Doğumsal
Kalp Hastalıkları Nelerdir?
Gebeliğin erken dönemlerinde ortaya çıkan ve bebeğin doğduğu
andan itibaren kalbinde oluşan yapısal hastalıklara doğumsal kalp hastalıkları
adı verilmektedir. Günümüzde doğan her 1000 bebekten sekizinde bu hastalıklar
görülebilir. Babada, annede ya da yakın akrabalardan bir tanesinde doğumsal
kalp hastalıkları bulunuyorsa, doğacak bebekte olma riski de yüksektir.
Doğumsal kalp hastalıkları farklı durumlara bağlı olarak isimlendirilmektedir.
Bu hastalıkların büyük bir kısmında kalp odacıklarını ayıran duvarlarda
delikler, kalp kapaklarında ve damarlarında ise darlıklar oluşur.
Doğumsal Kalp
Hastalıklarına Neler Sebep Olur?
Bebeklerin anne karnındaki ilk dönemlerinde, organların
oluşmaya yeni başladığı haftalarda doğumsal kalp hastalıkları gelişir. Bunların
çok büyük bir kısmında nedenler tam olarak bilinememektedir. Bir kısmında
hastalık ile genler arasındaki ilişki bu hastalıkları oluştururken diğer bir
kısmında ise doğumsal kalp hastalıkları kalıtsaldır. Turner Sendromu, Down
Sendromu gibi genetik hastalıklarda ise doğumsal kalp hastalığı oluşma riski
yüksektir. Annenin gebeliğin özellikle de ilk 3 ayında bebeğe ciddi zararlar
verebilecek ilaçları kullanması, radyasyona maruz kalması, infeksiyon geçirmesi
gibi durumlar bebeğin bu hastalıklara maruz kalmasına neden olur.
Doğumsal Kalp
Hastalıkları Belirtileri
Doğumsal kalp hastalıkları, birçok farklı çeşitte ortaya
çıkmaktadır. Bu hastalıkların bazılarında hiçbir şekilde belirti oluşmaz ya da
bu belirtiler çok hafif olur. Bazılarında ise belirtiler tahmin edilenden ağır
bir şekilde ortaya çıkar. Bebekte beslenme güçlüğü, çok hızlı soluk alıp verme,
sıklıkla solunum yolu enfeksiyonu geçirme, emerken yorulma gibi belirtiler ön
plana çıkmaktadır. Yaşı büyük olan çocuklarda ise çarpıntı, çok çabuk yorulma,
bayılma ve göğüs ağrısı görülebilmektedir.
Doğumsal Kalp
Hastalıkları Tanısı
Hastalıktan şüphelenilen hasta öncelikli olarak ayrıntılı
kardiyolojik muayeneden geçirilir. Kalpte yapılacak değerlendirmelerin sonrasında
ise ekokardiyagrafi yapılır. Böylece kalbin odacıkları, kalpten çıkıp kalbe
giren damarların boyutları, basınçları, fonksiyonları, kalp karıncıkları
değerlendirilir. Pek çok hastada bunların dışında ekstradan bir şey yapmaya
gerek kalmadan teşhis konulur. Bunun sonrasında ameliyata alınabilmektedir.
Bunlarla birlikte manyetik rezonans görüntüleme ve bilgisayarlı tomografi de
her geçen gün çok daha fazla kullanılmaya başlamış durumda.
Atrial Septal Defekt
(ASD)
Kalp kulakçıkları arasında bulunan duvarda oluşan açıklığın
ismidir. Bundan dolayı temiz kanın bir kısmı sağ kalbe geçmektedir. Akciğere
giden kanının artması ile birlikte yıllar içerisinde akciğer damarları ve
kalpte büyümeye meydana gelebilir. Genel olarak fazla belirti vermeyen bu
hastalıkta deliğin büyüklüğü, tedavinin olacağı zamanı belirlemektedir.
Ventriküler Septal
Defekt (VSD)
Kalbin iki karıncığı arasında bulunan duvarda deliklik
oluşması durumudur. Oluşan açıklık sonrasında kalbin sol kısmında bulunan temiz
kanın bir kısmı sağ tarafa geçecektir. Küçük defektlerde genel olarak genel
olarak tedavi yapılmasına gerek kalmamaktadır. Fakat bazı girişimler öncesinde
kalbin iç tabakasında iltihabı önlemek adına korucu bir tedaviye ihtiyaç
duyulur. Geniş ve orta büyüklükte defektlerde ise öncelikle ilaç tedavisi
yapılır ve çocuğun büyümesi ile birlikte açıklığın durumuna bakılır. Eğer ki
düzelme meydana gelmediyse cerrahi operasyon gerekebilir. Hangi yöntemin kullanılacağına doktor karar verir.
Atrioventriküler
Septal Defekt (AVSD)
Bu hastalık genel olarak, kalbin ortasında delik olarak
tanımlanabilmektedir. Karıncıklar ve kulakçıklar ayrı bölmeler haline gelemez.
Ortaya çıkan bu bozukluk çocukluk döneminde yapılacak açık kalp ameliyatı ile
düzeltilebilmektedir. Fakat bazı durumlarda sorunlar küçük yaşta
düzeltilemeyecek hale gelebilir. Bu tarz durumlarda farklı operasyonların
yapılması gerekir. En uygun yönteme doktor karar verir.
Patent Duktus
Arteriosus (PDA)
Doğum öncesinde bebeklerde kalplerinden çıkan iki büyük atardamar
arasında bir ara damar bulunur. Doğumdan sonra ilk üç gün içerisinde bu damar
kendiliğinden kapanır. PDA, bu damarın akçık kalması sorunudur. Özellikle erken
doğan bebeklerde bu durumun görülme sıklığı yüksektir. Erken doğan bebeklerde
çıkan bu durum kimi hastalarda ilaçla kapatılabilmektedir. Ancak kendiliğinden
kapanmayan damarlar farklı yöntemler ile kapatılabilmektedir.
Leave a Comment